MİRAS HUKUKU NEDİR?
Miras hukuku, vatandaşların ölümünden sonra malvarlığının ne olacağını ve mirasçıların haklarını düzenleyen bir hukuk alanıdır.
Anayasanın 35. Maddesine göre ; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bunlar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabilir.” Bu maddeyle beraber kişilerin mülkiyet ve miras hakları güvence altına alınmıştır.
Miras hukukunda vasiyetname lehine yorum ilkesi geçerlidir. Burada ki amaç miras bırakanın son isteklerinin mümkün olduğunca gerçekleştirilmesi ve yeterince netlik bulunmayan haller de miras bırakanın son isteklerini gerçekleştirmeye en yakın şekilde yorumlanmasıdır.
Yasal Mirasçılar kan hısımları( altsoy, ana ve baba, büyük ana ve büyük baba, evlilik dışı hısımlar) , sağ kalan eş, evlatlık, devletten oluşur
Miras Hukuku davaları;
-Mirasçıların pay ve oranlarına ilişkin davalar,
-Vasiyetnamenin iptali davası,
-Tenkis davası,
-Ortaklığın giderilmesi davası,
-Mirasçılıktan çıkarma iptal davaları,
-Muris muvazaası davaları ,
-Terekenin tespiti davaları,
-Mirasın denkleştirilmesi davası,
-Reddi miras davaları,
-Terekenin tespitine ilişkin davalar örneklendirilebilir.
Mirasçılık Belgesi Nedir?
TMK madde 598’e göre; “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere , sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.”
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir.
Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.
Miras Sözleşmesi Nedir?
TMK madde 545’e göre;” Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.
Sözleşmenin tarafları , arzularını resmi memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.”
Taraflar mirasın nasıl paylaştırılıcağını bu sözleşme ile belirlerler. Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir.
Saklı Pay Nedir?
TMK madde 506’ya göre; “Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
3. Sağ kalan eş için , altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü.
Mirasçı miras bırakandan önce ölürse ne olur?
TMK madde 548’e göre; “Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi miras bırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.
Miras bırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihinde ki zenginleşmeyi geri isteyebilirler.”
-Miras Hukukunda Mirasçılık Hakkı ve Paylaşımı
TMK 646.maddeye göre; “ Yasal mirasçılar, gerek kendi aralarında, gerek atanmış mirasçılarla birlikte mirası aynı kurallara göre paylaşırlar.
Aksine bir düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırırlar.
Tereke mallarına zilyet olan veya miras bırakana borçlu bulunan mirasçılar , paylaşma sırasında bu konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler.”
Öte yandan mirasçılar aralarında yapmış oldukları miras paylaşım sözleşmesi ile mirasın nasıl paylaştırılabileceğini kararlaştırabilirler. Bu sözleşmenin yazılı yapılması ve tüm mirasçıların katılımı zorunludur. Tek bir mirasçının bile katılmadığı durumda miras paylaşım sözleşmesi geçersiz olacaktır. Belirtmek gerekir ki her mirasçı mirasın paylaşımı için miras paylaştırma davası açabilecektir. Miras paylaştırma davası tüm mirasçılar davalı gösterilerek açılır. Miras paylaştırma davasının açılması için herhangi bir süre yoktur. Miras ortaklığı bağı var olduğu sürece mirasın paylaşılması için dava açılabilir.
Ölüme bağlı tasarrufların iptali nasıl olur?
TMK madde 557’e göre; “Aşağıdaki sebeplere ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
1.Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
2.Tasarruf yanılma, aldatma ,korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
3.Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise,
4.Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
Bu koşulların bulunduğu haller de tasarrufun iptali davası açılabilir.
TMK madde 558’e göre; “İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.
Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.
Tenkis Davası Nedir?
TMK madde 560’a göre; “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal mirasçıların paylarına ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, miras bırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, sadece paylaştırma kuralları sayılır.”
TMK madde 561’e göre; “Saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tabi olur. Tenkise tabi birden fazla ölüme bağlı tasarrufun bulunması halinde, saklı pay sahibi mirasçıya yapılan kazandırmanın saklı payı aşan kısmı ile saklı pay sahibi olmayan kimselere yapılan kazandırmalar orantılı olarak tenkis edilir.”
Tenkis, kelime anlamı olarak eksiltme, azaltma demektir. Tenkis davası, mirasın paylaştırılması sırasında saklı pay sahibi mirasçıların haklarını koruyan bir dava türüdür.
Tenkise tâbi kazandırmalar nelerdir?
TMK madde 565’e göre ”Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabidir:
1- Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
2- Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
3- Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
4- Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.”
Tenkis davasına ilişkin yargıtay kararları:
Tenkis davaları hakkında yargıtay kararlarına bakmakta da fayda vardır. Yargıtay kararlarına bakacak olursak:
– Tenkis davasının özellikleri hakkında ki kararlara bakacak olursak;
“tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.
Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir.” ( Yargıtay 1. Hukuk Dairesi; 05.07.2012 tarih ve E. 2012/5015, K. 2012/8553 sayılı kararı)
“Tenkis davası, TMK’nun 560-562 maddelerinde düzenlenen, miras bırakanın saklı payları zedeleyen gerek ölüme bağlı ve gerekse sağlararası kazandırmalarının kural olarak saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tarafından miras bırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Bu yönüyle bakıldığında tenkis davası Miras Hukukuna özgü bir iptal davası olarak kabul edilmelidir. (G.Antalya, Miras Hukuku, İstanbul, 2003, s.305). Tenkis, açıkladığımız sebeplerle saklı payın yaptırımıdır (H.Hatemi, Miras Hukuku, İstanbul, 2004, s.23).”(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi; 31.03.2015 tarih ve E. 2014/12248, K. 2015/5242 sayılı kararı)
– Tenkis davasın açılmasın da bir ve on yıllık zamanaşımı süreleri vardır, buna bakacak olursak;
” 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 571. maddesinde ise; “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.” hükmüne yer verilmiş olup; anılan yasal düzenlemede ,tenkis davası için öngörülen sürelerin ,hak düşürücü süre olarak kabul edildiği ve iki ayrı ilkenin benimsendiği görülmektedir.Bunlardan birincisi saklı payın ihlal edildiğini öğrenme gününü esas alan bir yıllık süre, diğeri ise, vasiyetnameler için açıldıkları günden, tenkise tabi diğer bütün tasarruflar için de miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren on yıllık süredir.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi; 27.06.2019 tarihli ve E. 2016/10132 , K. 2019/4189 sayılı kararı)
– Tenkis davasında faiz istemine ilişkin yargıtay kararına bakacak olursak;
” Öte yandan faiz , tenkis alacağına ilişkin isteğin fer’i niteliğinde ayrı bir alacak olup; faiz alacağı, asıl davada istenebileceği gibi ayrı bir dava açılarak da istenebilir. Ancak; tenkis davasında faiz istemi de, asıl alacağın bağlı olduğu hak düşürücü süreye tabidir. Öyleyse, TMK.’nun 571. maddesi uyarınca tenkis davasında hak düşürücü süre bir yıl olduğuna göre, faiz isteğinde de, bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir.Ayrıca ifade edilmelidir ki, tenkis davasında faiz istenilmemişse ,davacı faiz isteme hakkını saklı tutmuş olsa bile, bu dava ile faiz hakkındaki hak düşürücü süre kesilmiş olmaz. Bu itibarla, faiz isteğine ilişkin dava, mutlaka bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ;davacılar, tenkis davasını 08.09.2005 tarihinde açtıklarına göre; en geç bu tarihte saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinin kabulünün gerektiği ve dolayısıyla belirtilen tarih itibariyle faiz istemi yönünden de TMK.’nun 571. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı açıktır.Diğer taraftan, tenkis davasının faiz alacağı için yapılacak takip yönünden hak düşürücü süreyi kesmediği de ortadadır.Bu durumda ,faiz alacağına ilişkin takibin başlatıldığı 27.12.2012 tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, faiz alacağının bir yıllık hak düşürücü süre içinde takip konusu yapılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa’nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi; 27.06.2019 tarihli ve E. 2016/10132 , K. 2019/4189 sayılı kararı)
Related Posts
Kategoriler
- Ağır ceza avukatı
- Aile Hukuku
- Almanya Boşanma Avukatı
- Almanya Ceza Avukatı
- Almanya Miras Hukuku
- Almanya ŞİRKETLER HUKUKU
- Almanya'da Çifte Vatandaşlık
- Anlaşmalı boşanma
- bireysel iş hukuku
- Boşanma Davaları ile İlgili Bilinmesi Gerekenler
- Ceza Avukatı
- Entschädigungsrecht, Was ist Entschädigungsrecht?,
- Erbrecht
- HUKUKİ TERCÜME
- ingilizce tercüme
- ingilizce türkçe tercüme
- iş hukuku
- iş hukuku avukatı
- iş ve sosyal güvenlik hukuku
- Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
- Scheiden lassen
- ŞİRKETLER HUKUKU
- Şirketler Hukuku Neden Önemlidir?
- Strafrechtsanwalt
- tazminat hukuku
- tercüme bürosu
- tercüme ne demek
- Türk Miras Hukuku
- Uluslararası Hukuk
- Uluslararası Hukuk Avukatı Kimdir?
- yeminli tercüme
- Yurtdışı Emeklilik Şartları
- Yurtdışından Emekli Olmak